Evet arkadaslar okumaya hazırmısınız.Karsınızda tereddüt dlou bir cehre ve bakıslarda hayret ve saskınlık ic ice.Bir sorusu oldugunu hemen anlar ve kendisine fırsat verirsiniz.Bir noktayı ediyorumda der ve sorusunu yerlestirir.Melekler bizim amllerimizi nasıl yazıyorlar bunu hic kendinize sordunuzmu.?
O söylemesede siz, bu sorunun arkasında acaba meleklerin kalemleri ne marka mürekkepleri ne renk amelleri daktiloylamı yazıyorlar bilgisayarlaramı gibi mana hissedersiniz.Ve kendisine meleklerin ayrı bir canlı türü oldugunu insan ogluna benzemedigini yazmalarının ve kaydetmelerinin de bizim tahminlerimizin cok ötesinde oldugunu anlatırsınız.
Ve kendisine biraz ısık tutmak niyetiyle teyp bandından fotoraf makinesinden kara kutudan söz edersiniz.
Bunlarda kaydediyorlar ama ne kalemle nede daktiloyla diye eklersiniz.Bir sey anlamıs olmanın ümit ısıkları gözlerinde hafifce belirmis olarak yanınızdan ayrılır.Ve siz kendi ic aleminizde meselenin muahsebesini yaparsınız bundan önceki asırlarda ne bant vardı ne fotoraf makinesi ne televizyon nede kara kutu ama o asırların insanları amellerini meleklerin kaydettigine bu asrın insanından cok daha kolay ve cok daha fazla inanıyorlardı. Bunun sebebi sizce ne idi hic düsündünüzmü Sorunuza degisik cevaplar verir ve su cevabınızı sanırım daha tatminkar bir sekilde bulursunuz.....
Onlar nefsini bilen rabbini bilir sırrına ermislerdi.Ve bu sorunun en güzel cevabını da yine kendi nefislerinde bulmuslardı.
Hafızalarını dikkate alarak insan hafızasıda sesleri görüntüleri zapt ederken bizim sözünü ettigimiz aletlerin hicbirini kaullanmıyordu.Hafızanın rahatlıkla yaptıgı bir isi ALLAHIN vazifeli bir melegide yapabilirdi.
Meleklerin bir anda bir cok yerde bulunmaları ve farklı isleri birlikte görmeleri de cok ca sorulan sorulardan.
Bu sorunun kaynagında yine insanın kendi kabileyetini tek ve sasırmaz ölcü kabul etmesi yatıyor...
Sözlerden on altıncı söz bir yönüyle de bu sorunuda en güzel cevabıdır.Bu risalede kesif ve maddi bir varlık olan insanın bir anda bir cok aynalardan birlikte tecelli ettigi ama kendisindeki sıfatların özelliklerin o görüntülerde bulunmadıgı dikkate sunulduktan sonra maddi-nurani olan günesin aynalardaki görüntülerinden günesin ziyasından hararetinden renklerinden bi cilvenin mevcut oldugu nazara verilir.Nurani varlıklar olan meleklerin ise bir anda cok yerlerde bizzat bulanabilecekleri akla havale edilir.
Aynı anda cok yerde bizzat bulunmaya ise aynı eserin lemaat kısmında harika bir misal verilir.kelime:
Agızdan cıkan bir kelimenin nice kulaklarda aynı anda isitilmesi günesin aynalarda tecelliyle is görmesinden cok daha ileri bir mazhariyet.Burada kelime kulaklar tecellisini göndermis degil her kulaga giren bizzat kendisi...
Bu harika misallerle melek hayatına uzaktan uzaga bakabiliriz.uzaktan diyorum cünkü gözümüz önündeki hayvanların bile ruh dünyalarını geregince bilemedigimiz halde hic görmedigimiz melekleri o nurani varlıkları tam manasıyla nasıl anlayabiliriz....Konuyu yine nurlardan bir cümle ile noktalayalım ....AKL-I beser anlamaz melek olmayan bilemez.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder